Besin alerjisi, besin proteinlerine karşı geliştirilen tekrarlanabilir şekilde ortaya çıkan spesifik bir bağışıklık tepkisi olarak tanımlanmaktadır. Besin alerjenlerine karşı duyarlılaşma, alerjik olayların başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, besinlere karşı duyarlılığın azaltılması, besin alerjisinden korunmada temel basamak olarak düşünülmelidir. Özellikle bebeklerde ve çocuklarda besin alerjisi görülme oranının yüksek olması ve besin alerjisi olan çocuklarda yetersiz büyüme ve gelişme riski, besin alerjilerinin önlenmesinde diyetsel yaklaşımlar konusunun önemini ortaya koymaktadır. Yapılan araştırmalar ve çeşitli otoritelerin bu konudaki önerileri ele alındığında maternal dönemde annenin diyetinin yeterli ve dengeli olması önemlidir. Besin alerjisi gelişimini önlemek için potansiyel olarak riskli besinlerden kaçınılmamalı veya alerji gelişimini önleyecek vitamin, omega-3 veya prebiyotik, probiyotik ve sinbiyotik takviyesi yapılmamalıdır. Yenidoğanda ise anne sütü içerdiği bileşenlerle alerjik hastalıkların gelişiminde koruyucu olabilir. Ancak anne sütü alamayan veya yetersiz alan riskli bebeklerde besin alerjisi gelişimini engellemek için hidrolize edilmiş veya soya proteini bazlı formulaların kullanımına yönelik öneri yoktur. Benzer şekilde bebeklerde ve küçük çocuklarda inek sütü alerjisini önlemek için yaşamın ilk haftasında anne sütü alan yenidoğanda inek sütü formulası takviyesi yapılmamalıdır. Tamamlayıcı beslenmeye başlayan bebeklerde ise besin alerjisi gelişimini engellemek amacıyla potansiyel olarak riskli besinlerin (yumurta, yerfıstığı, soya, buğday vb.) tanıtımı geciktirilmemelidir. Dördüncü aydan önce olmamak şartıyla yaklaşık olarak 6. aydan itibaren bu besinler diyete eklenebilir. Tamamlayıcı beslenmeye başlandığında diyette çeşitliliğin sağlanması ve riskli besinlerin bir kez tanıttıktan sonra devamlılığını sağlamak önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Besin alerjileri, Maternal diyet, Yenidoğan, Anne sütü, Tamamlayıcı beslenme
|
