Giriş ve Amaç:Obezite son yıllarda dünya ve ülkemizde hızlı bir şekilde artarak gizli bir salgın boyutlarına ulaşmıştır. Tedavisinde en kalıcı ve etkin yöntem cerrahidir. Obezite cerrahisinde birçok yöntem tanımlanmış ve kullanılmıştır. Laparoskopik Sleeve Gastrektomi (LGS) ve Gastrik By-pass ameliyatları en sık tercih edilen cerrahi yöntemlerdir.
Obezite ve reflü arasındaki ilişki pek çok bilimsel çalışmaya konu olmuştur. Reflünün en sık nedeni olan hiatal herni obez hastalarda normal hastalara göre daha sık görülür. Karın içi yağ dokunun artması sonucu intraabdominal karın içi basıncının artması ve beslenme alışkanlıkları reflü oluşumunda etkilidir. Birçok çalışmada LSG yapılan hastalarda Gastroözefagiel reflü (GÖR) hastalığında remisyon görülürken, semptomlarda kötüye gidişler de mevcuttur. Daha önce reflü semptomu görülmeyen hastalarda LSG sonrası GÖR semptomları oluşabilmektedir. Çalışmamızda LSG yapılan ve hiatal hernisi olan hastaların operasyon sonrası semptomları ve LSG ile birlikte krurorafi yapılan hastaların sonuçları karşılaştırılmıştır.
Material ve Metod:Çalışmamıza Temmuz 2018 - Mart 2020 yılları arasında ameliyat öncesinde tanılı hiatal hernisi (2mm üstü hiatal açıklık + semptomatik) olan ve reflü tedavisinden fayda görmeyen ve LSG yapılan 50 hasta değerlendirildi. Kaçak gelişen hastalar çalışma dışı bırakıldı. Bu hastalar sadece LSG yapılan ve LSG+ krurorafi yapılan hastalar olarak 2 gruba ayrıldı. Hastaların demogafik bulguları ameliyat öncesi ve sonrası reflü index skorları ve DeMeester semptom skorlamaları değerlendirildi. DeMeester (DSS) ve reflü semptom index sonuçları ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1. ay ve değerlendirildi. Reflü index skorlaması ; ses kısıklığı veya seste problem,boğaz temizleme,boğazda mukus veya postnazal akıntı,yeme içmede ilaç yutmada zorluk,yemekten sonra veya uzanınca öksürük,nefes almada zorluk,sıkıntılı veya rahatsız edici öksürük,boğazda bişey varmış hissi, gögüs arkasında yanma,gögüs ağrısı,hazımsızlık ağza acı su gelmesi semptomlarına göre yapıldı. Demeester semptom skorlamaları: gögüs arkasında yanma, kusma ve yutma güçlüğünün derecelerine göre yapıldı. Krusları yaklaştırma amaçlı posteriora 2/0 non-absorbabl polipropilen 1 veya 3 adet tek tek sütürasyon yapıldı.Hiçbir hastaya mesh kullanılmadı. Hastalara postoperatif 4 hafta mide koruyucu tedavi önerildi. Hiçbir hastada komplikasyon görülmedi.Elde edilen bulguların istatistiksel analizinde SPSS 20.0 (Statistical Package fort he Social Sciences) paket program kullanılmıştır.
Bulgular:
Çalışmaya dahil edilen hasta sayısı 50 idi. Yaş ortalamaları 40,34±10,5, Vücut kitle index ortalamaları 45,1±4,83 idi. Hastanede kalış süreleri minimum 3 maksimum 8 gün olan hastaların ortalama hastanede kalış süreleri 4,16±1,037 olarak bulundu. Bütün ameliyatlar aynı ekip tarafından gerçekleştirildi. Gruplar yaşlar ve VKİ açısından Kolmogorov-Smirnov’a göre normal dağılıyordu. RİS’e göre Hem krurorafi yapılan hastalarda hem de yapılmayanlarda reflü semptomları istatistiksel olarak azalıyordu (p<0,001, Roy’s Largest Root Multivariate Tests). Bununla beraber krurorafi yapılan hastalarda RİS anlamlı bir şekilde daha iyi olarak bulundu (p<0,001,Roy’s Largest Root Multivariate Tests). Benzer şekilde DSS’ye göre iki grupta da semptomlar azalırken (p<0,001),krurorafi yapılan hastalar yapılmayanlara göre daha az puana sahipti(p:0,004).
Sonuç:Yapılan bu çalışma gösterdi ki LSG yapılan hastalarda istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde reflü semptomları azalıyordı. Ayrıca krurorafi eş zamanlı olarak uygulandığında semptomların yapılmayanlara göre anlamlı bir şekilde azaldığı da gösterildi. Bu nedenle deneyimli merkezlerde amaliyat sırasında uygulanan krurorafi hastaların reflü semptomlarını daha da iyileştiren kolay uygulanabilir bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Obezite, Reflü, Krurorafi, Sleeve Gasterktomi
|